ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

DEMİRCİ

MANİSA İLİ DEMİRCİ İLÇESİ
DEMİRCİ İLÇE TANITIM
DEMİRCİ MANİSA İLİNE BAĞLI BİR İLÇEDİR..
demirci
manisa demirci
demirci manisa
Demirci ve çevresinin, tarih öncesi Yontma Taş, Cilalı Taş Devirleri’nde yerleşme yeri olduğu sanılmaktadır. Yine sırasıyla, Bakır ve Tunç Devirleri’ni de yaşadığı, Çataloluk, Danişmentler ve Karğınışıklar köyleri civarında bulunan mağaralardaki insan yaşantı belirtilerinden anlaşılabilmektedir. Zira bu mağaralarda çeşitli bölmeler, oturma bölümleri, yontularak verilen şekiller tarihi anlamda dikkat çekicidir. 
Yine ilçemizin güneyinde İcikler kasabası yöresinde bulunan Sidas harabeleri ve Saraycık köyü yakınlarındaki Uyuz Hamamı kalıntıları, ilçemizde Frink, Lidya ve Pers İmparatorlukları’na ait medeniyetlerin varlığına işaret etmektedir. M.Ö. 333 yılından itibaren ise, Makedonya Kralı Büyük İskender bölgeyi hâkimiyeti altına almaya başlar.
 M.Ö. 190 senesinde Roma ve daha sonra Doğu Roma (Bizans) hâkimiyeti bölgede gittikçe yaygınlaşır. Bizans dönemine ait birkaç eser hala ayaktadır. Bunlara, Aye Ane (Ayenne) Çeşmesi, şehir içinde Çomaklı Bayırı’nda Roma Hamamı kalıntıları örnek olarak gösterebiliriz.
1390 yılında, Saruhanlı Beyliği’nin Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmasıyla Demirci’de Osmanlı hâkimiyetine girmiş, 1402’de Ankara Savaşı ile meydana gelen Fetret Devri’nde tekrar Saruhanlı Beyliği sınırları içerinde kalmıştır. 
1410 yılında, Saruhan Beyi Hızır şah’ın öldürülmesiyle Demirci ve havalisi yeniden Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihten sonra Demirci ve havalisi, merkezi Osmanlı idaresi tarafından görevlendirilen kadılarla yönetilmiştir. 1876 yılında, Saruhan Sancağı’nın 9 kazasından biri durumundan olan
 Demirci’nin bu durumu 10 yıl sürdü. 1877’de ise idari değişiklik yapılarak Demirci, ikinci kademe merkez haline getirildi. 1892’de ise idari değişiklik yapılarak Demirci, ikinci kademe merkez haline getirildi. 1892’de ise Saruhan Sancağı’nın kaza sayısı 11’e çıkarken Demirci’de bunların arasında yeniden yerini aldı.
Cimcime kralın karındaşı Findicak kralın elinden Saruhanoğlu beylerinden DEMİROĞLU KARA MUSTAFA BEY tarafından fethedilmistir. Babamım babası dedemin dedesinin altıncı dedemin dedesi Kara Mustafa beyin kardeşidir. Bu Demirci şehrine o Kara Mustafa bey fethetmekle ölümle ayrılmış, ocaklarımızdan olmakla Demirci altı derler amma, geçen zaman ile Saruhanlı Devleti yıkılıp Osmanlı Devleti'nin padişahlarından 2. Bayezıd-ı Veliye’ye tabi olunca bu Demirci kalesinin eşkiyalar zapdetmesin diye yıkmışlar hala binaların kalıntıları bulunmaktadır. Tamir ile kullanılabilir bir hal alacaktır ve şehir Saruhan sancağı hudududur ve 50 akçe vergisi vardır. Nahiyesi 150 parça köyüdür ve Ayşe Sultanın hassi beyleridir.ve şeyhülislam vekili ve kethüdası ve serdarı vardır. Ve şehir yedi tepe ve dereli yere kurulmuş ve tek katli evlerden müteşekkildir.18 mahallesi vardır.Ve 3060 toprak örtülü Türkistan evleridir. Ve duvarları bastan basa kerpiçle yapılmıştır 42 adet cami ve mescidi vardır.
En eski Saruhanoğlu camiidir.ve Kara Mustafa bey yaptırmıştır. Cemaati çoktur ve kapısının üzerinde tarihi budur: “ÖMRÜ HAZA EL CAMI EL SULTAN EL MUAZZAM ZILLULLAH FIL ALEM SAHIBI HAYRAT VEL HASENAT YAKUP IBNI DELETHAN IBNI SARHAN BI EYYI SENE ASR SEMANEMIE” . Ve bu caminin sağında camiye bitişik uçurumun basında Kutb-ul Aktap Hasan efendi bir kagir türbede metfundur ve caminin bir ince baştanbaşa kırmızı tuğla minaresi vardır. Çarsı içinde Hacı Hasan Camii ve Arap Efendi Camii ve Sinan Efendi Camii ve Hacı Ağa Camii ve yine çarsı içinde Sulamış Camii kiremit ile örtülüdür. Ve cemaati çoktur ve Kiran Camii Sinan Efendi Camii ve Hacı Ağa Camii ve Arap Efendi Camii bu camilerden başka 42’ye tamamlanıncaya kadar mescit vardır ama bu Demirci şehrinde asla kursun örtülü imaret yoktur. 2 hamamı vardır; biri eski diğeri yeni hamam ve bu şehirde 5 tane tuğla diğerleri tahta minarelerdir. Ama hepsi süslü ve sanatkaranedir ve 2 tekkesi vardır.Biri Hacı Baba Sultan Tekkesi kagir yüksek kubbesi vardır. İçinde BALZAD HACI BABA medfundur. Ayin ve çilehane halinde locaları, meydan ve sofaları ve mutfağında yemekleri vardır. Bektaşi fukaraları ile dopdolu idi ....
Köprülüzade Ahmet Paşanın emri ile tekkeye medrese edip dört taraftan hocalar gelince Allah’ın vakfını berbat etmişler ve berakat-i halili uçurmuşlar ve şehirde 4 medrese daha vardır. 7 ticaret hani ve misafirhaneleri vardır ve 10 anaokulu vardır. Ve 17 kaynaktan gelen çeşmeleri vardır. 200 dükkanı olup kapalı çarsı yoktur. Ve şehirde haftada bir Pazar kurulup çok insan gelip her türlü eşya satılmaktadır. Ve dere tepeli ve yüksek yerler olmakla suyu ve havası güzeldir. Ve her sokak başında insana can veren çeşmeleri mevcuttur. Zira her yokuş basındaki mahallelerin birer suyu vardır. Onun için bu şehir mamurdur. Halkı dik baslı(esirra) olduklarından hakimlerine zulmettirmemişlerdir. Ama misafirperverdir. Ticaret ile geçinirler. Hepsinin kazançları ikişer saat mesafedeki bağlardır. Üzüm ve inciri meşhurdur, onları geliri ile geçinirler.
AFYON KARAHİSAR VE TAVŞANLI’dan katırlarla buğday getirip üzüm kurusu ile değişirler ve sokakları iniş çıkışlı olduğundan kaldırım tasları ile döşelidir. Çarşı şehre göre küçüktür, halkı ekseriye ferace giyerler. Askerlere kız vermezler ve askerlerden kız almazlar. Yeniçeri ve sipahilerden kız istemeyeceklerine dair söz alırlar, aksi halde şehirden sürgün ederler. Ve külah ve kavuk üzerine Muhammedi sarigi sararlar ve kadınları siyah ferace ve çizme giyip edepli geçerler ama çocuklarına terbiye etmezler, hepsi karga kuşu beslerler, ana ve babaları çocukları kaçmasın diye disiplinli terbiye tatbik etmezler kimse evladını hizmetkarlığa vermez, ağır bir şey sayarlar ama gayet güzel delikanlıları vardır. Yolları dar ve iniş yokuş olduğundan araplar şehre giremez. Alaca kilimi meşhurdur. Velhasıl bu şehir her türlü eşkiyalıktan uzak mamur bir şehirdir .
Soma cephesinin çökmesi ve Giresun (Savaştepe) muharebesinin kaybedilmesi üzerine Susurluk, Kirmasti (Mustafa Kemalpaşa) yoluyla Bursa’ya gelir. Burada Kavalali Sevki Bey’in yardımıyla Felemenk Valtakan Kumpanyası memuru diye bir vesika alarak, tüccar kılığında İstanbul’a geçer. Burada kısa sûre amcası Yüzbaşı Münir Bey’in yanında kaldıktan sonra Reşit Pasa vapuru ile İnebolu’ya ve oradan da Ankara’ya geçer. Ankara’da kısa bir süre için Dahiliye Vekâleti Kalem-i Mahsus’unda sifre kaleminde hizmet eder, Dahiliye Vekâleti’nin 25 Kasım 1920 tarihli yazısıyla, üçüncü sınıf maaşla Demirci Kaymakamlığına tayin edilir. Özellikle o bölgeyi iyi tanımasından dolayı bu göreve getirilen İbrahim Ethem Bey, Ankara’ daki görevinden ayrılarak, Eskişehir, Kütahya, Gördes ve Simav yoluyla Demirci’ye gelir.
Yunanlılar büyük bir kuvvetle Kızıllar köyünü yakınca, Sındırgı, Bigadiç istikametine baskınlar yapılması için akıncı müfrezelerine emir verilir, İbrahim Ethem Bey kumandasında 20 Nisan 1921 Çarşamba günü 120 süvari ve 150 piyadeden meydana gelen Kuvâ-yi Millîye müfrezeleri, Bigadiç’teki Yunan birliklerini baskina ugratirlar. 21 Nisan sabahına kadar süren çarpışma sonunda beş düşman öldürülür, çok mik­tarda erzak ve cephane ile bir de esir alınır. Akıncı müfrezelerinin faaliyetlerini arttırması üzerine, yunanlılar 21 Mayıs 1921 Cu­martesi günü, üç koldan iki top ve iki bin kişilik bir kuvvetle Gördes’e taarruz eder. Pek çok katliam yaptıktan sonra, kasabayı yakarak geri çekilir. Kaçan düşmanı takip eden Akıncı müfrezeleri Sındırgı’ya iki saat mesafede bulunan Kapanca köyü civarında düşmanı kıstırır. Yedi saat süren muharebe sonunda, ikisi subay 37 ölü ve elliye askın yaralı veren yunanlılar perişan bir halde Sındırgı’ ya sığınır. Bigadiç ve Gördes’teki baskınlarda elde edilen basari üzerine, Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey, 11 Temmuz 1921'de Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi Pasa tarafindan “bir kita harp madalyasiyla” taltif edilir. 6 Ağustos 1921'de Demirci’nin işgali üzerine dağlara çekilen akıncı müfrezeleri, 13 Ağustos 1921 Cumartesi günü Yağcı dağında kati mücahede kararı alıp, yemin ederler. Sakarya zaferinin etkisiyle İbrahim Ethem Bey, cephe gerisinde bulunan Gördes, Simav ve Demirci’de T.B.M.M’ nin tek resmi temsilcisi olarak Demirci merkezli müstakil bir “Türk Livasi” kurar. Burada derhal Milli Hükümet namına idareyi ele alan İbrahim Ethem Bey, 5 Eylül-11 Ekim 1921 tarihleri arasında Demirci, Gördes ve Simav’da müfrezeler ve iaşeleri için Müdafaa-i Hukuk idareleri oluşturur Telgraf hatlarını tamir ederek Mir Mustafa ile orduya ilk raporunu gönderir. Düşmanın büyük kuvvetler sevk etmesi üzerine 11 Ekim’den itibaren Demirci ve Simav yeniden tahliye edilerek Akdag’a geçilir. Burada mücadele mıntıkaları belirlenir ve yeniden akıncı müfrezeleri meydana getirile­rek aşağıda isimleri verilen Kuvâ-yi Millîyeciler, müfreze komutanlıklarına tayin edilirler. İbrahim Ethem Bey Demirci Kaymakamı, Akıncı Müfrezeleri Resisi; Parti Mehmet Pehlivan -11. Akıncı Müfrezeleri Kumandanı; Usturumcali Halil Efe -12. Akıncı Müfrezeleri Kumandanı; Arap Ali Osman Efe -6. Akıncı Müfrezeleri Kumandanı; Arslan Efe -10. Akıncı Müfrezeleri Kumandanı; Balatlili Hüseyin Çavus -1. Gönüllü Müfrezeleri Kumandanı Külah Mehmet Efe -2. Gönüllü Müfrezeleri Kumandanı Hacı Veli -3. Gönüllü Müfrezeleri Kumandanı: Bakirli Saçlı Mustafa Efe -4. Gönüllü Müfrezeleri Kumandanı. Bu müfrezeler Balıkesir, Bigadiç, Sındırgı, Balat (Dursunbeyj Kirmasti (Mustafa Kemalpasa), Yenice, Kepsut, Simav, Demirci, Gördes, Salihli, Akhisar, Konakpinar, Kula, Esme, Kirkagaç Soma ve Gelenbe bölgelerinde görev yapacaklardı. Cephe gerisinde kalan Akıncı müfrezeleri bir buçuk yıl içinde düşmanla defalarca çarpıştılar. Düşmanla defalarca çarpıştılar. Düşmana 787 ölü, 151 yaralı insan, 137 hayvan, 2 hafif makineli tüfek, 190 esir bıraktırdılar. Birçok telefon, telgraf ve posta irtibatlarını kestiler. Birçok köyleri ve kasabaları yağmadan ve yakılmaktan kurtardılar. Bulundukları çevrede Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti namına kurdukları idare mekanizmasıyla ve Akıncılar Töresiyle, halk üzerinde yunanlılara hakim bir Türk varlığı gösterdiler. Asayişi korudular, eşkıyalığı önlediler. Bu mücadelede kendileri ise 21 şehit, 2 esir ve 22 yaralı verdiler. Başkumandan Gazi Mustafa Kemâl Pasa ‘nin Başkumandanlık Meydan Muharebesi’nde yenip bilahare kumandanlarını esir ettiği düşman, bozgun halinde çekilmeye baslar. Kaçan düşmanı takip eden ve pek çok yerde ricat yollarım kesen İbrahim Ethem Bey kumandasındaki Akıncı müfrezeleri 3 Eylül’de Sindirgi’ yi, 4 Eylül’de Bigadiç’ i kurtararak süratle Balıkesir’e doğru ilerlemeye başlarlar. 6 Eylül günü müfrezelerle beraber Balıkesir’e giren İbrahim Ethem Bey hatıratında bu ani su ibretli satırlarla anlatmaktadır: “Alaturka saat dokuzda Tepecik’ ten hareket ettik, Ağır ağır gidiyorduk, Çayirhisar yanındaki çeşmeye geldiğimizde köy ahalisi önümüze çıktı. Ve bizi bir parça durdurdu. Zavallı ahali!… Ne yapacağını ve efradı ne ile memnun edeceğini bilemiyordu. Kadın, erkek, çoluk çocuk efrat karmakarışık olmuş, birbirinin boynuna sarılmış, mütemadi bir ağlayış devam ediyordu. Hareket için düdük çalmağa mecbur oldum. Çayirhisar’ dan hareket edince Balıkesir istikametinden pek büyük bir kalabalığın geldiğini gördüm. Bütün Balıkesir halkı istikbâle çıkmıştı; kalabalık o derecede idi ki, geniş olan sose istiab edemiyor, ahali yol tarafındaki tarlalardan geliyor ve büyük bir toz, duman sütunu semaya yükseliyordu. Artık kalabalığa karışmış ve yola koyulmuştuk. Hiç bir şeyler anlaşılamıyor, yalnız herkeste gözyaşları görülüyordu. Yürümek mümkün değildi. Çünkü, hayvanların önüne yatan ve hayvanların gözlerini öpen, süvarileri öpmek için çekip hayvandan indiren, hayvanatla karmakarışık bir hale vaziyete karsı bir şey yapmak mümkün değildi… Evet yalnız ağlanıyordu. Bu cereyandan kimse kurtulamıyordu. Güç hâl ile yürümeğe başladık. Fakat ne mümkün! Gittikçe kalabalık kesafet peyda ediyordu. Tekbir sedalarıyla şehre girdik. ve Belediye önünde kurbanlar kesildikten, ahaliye nesayih yollu birkaç söz söyleyerek dua yapıldıktan sonra Belediye dairesine çıktık. Alelusul bazı merasimden sonra derhal ise başladık. Çünkü duracak ne vaktimiz, ne zamanımız vardı. En müsait mahal Belediye olduğundan burasını karargâh ittihaz ederek müfrezeler hanlara taksim ve asayiş Arslan Ağa müfrezesine tevdi olundu.” Bundan sonra Bati Cephesi Kumandanlığı’na ve Dahiliye Vekâleti’ne rapor yazarak asayişi temin eden İbrahim Ethem Bey, faaliyetini sürdürerek, Susurluk, Gönen, Balya, İvrindi, Havran ve Edremit’i de düşman işgalinden kurtarmıştır. Yakup Sevki Pasa kumandasındaki ikinci Ordu birliklerinin Balıkesir’e gelmesiyle bir­likte İbrahim Ethem Bey vazifesini tamamlayarak 30 Eylül 1922 den itibaren müfrezeleri terhis eder. Daha sonra Dahiliye Vekâleti’nin yazılarıyla önce Ayvalık’a, Demircililer’ in istek ve ısrarları üzerine ise yeniden Demirci Kaymakamlığı’na tayin edilerek vazifesine baslar. Cumhuriyet döneminde Yozgat, Siirt, Balıkesir, Samsun, Malatya ve Muğla valiliklerinde bulunmuş, 15.07.1949 tarihinde emekli olmuştur. Emekliliğini müteakip Sındırgı’ya yerleşmiştir. Balıkesir Valiliği sırasında Bigadiç’ i Sındırgı’ yi ve Kizilçukur, Kaya lidere, Ortaca alan, Köseler ve Aşağı Devrek’i ziyaret ederek eski mücadele arkadaşlarıyla görüşürdü. Kırmızı şeritli istiklâl Madalyası olan İbrahim Ethem Bey 11 Mayıs 1950 de vefat etmiştir.
Günlük ulaşımını başta İzmir olmak üzere Salihli, Manisa, Akhisar, Balıkesir, Sındırgı ve Simav üzerinden sağlamaktadır. Sayılan bu merkezlere günlük olarak özel firmalar tarifeli seferler düzenlemektedir. Özel araçları ile Demirci'ye gelmek isteyenler için bu merkezlerin dışında Ankara - İzmir E 23 karayolu üzerinden Uşak, Abide, Simav yolu ile Uşak'tan 2 saatte Demirci'ye ulaşılabilir. Bir başka yol Kütahya, Gediz, Simav üzerinden 180 km’dir. Kütahya, Tavşanlı, Emet ilçeleri üzerinden de aşağı yukarı aynı zamanda Demirci'ye ulaşmak mümkündür. İzmir - İstanbul güzergahında Bursa üzerinden 225 km yol alarak Demirci'ye Orhaneli, Harmancık, Dağardı, Simav karayolu bağlantısı ile ulaşmak mümkündür. Bursa - Eskişehir yolundan İnegöl, Domaniç, Emet, Simav yolu ile yaklaşık 200 km. sonra Demirci'ye ulaşılmaktadır.