ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

TURGUTLU

GENEL TANITIM: Manisa İline bağlı olan Turgutlu; doğusunda Ahmetli, güneyinde Ödemiş ve Bayındır, kuzeyinde Akhisar, batısında İzmir ve Manisa illeri ile komşu olup İlçe merkezinin güneyinden E-23 (İzmir-Ankara) karayolu, kuzeyinden ise İzmir-Uşak-Afyon demiryolu geçmektedir.
 Ulaşım, il ve ilçelere bu yollarla yapılmaktadır. Demiryolunun İzmir'den Turgutlu'ya kadar olan 32 km'lik ilk kısmı 1863-1865 tarihleri arasında yapılmış olup 1866'da işletmeye açılmıştır.
 1873-1875 yılları arasında da 76 km daha yapılarak Alaşehir'e kadar uzatılmıştır. E-93 karayolu ise oldukça yoğun bir trafiğe sahip olup 2 geliş-2 gidiş olarak bölünmüş yoldur. Bütün köylerin yolu mevcut olup köy yollarının asfalt kaplama çalışmaları tamamlanmıştır. Yollar her mevsim ulaşıma açıktır. Turgutlu'nun Manisa'ya uzaklığı 30, İzmir'e uzaklığı ise 45 km'dir. 
İlçe 38 -19 - 00 ve 38 - 37 - 00 kuzey enlemleri ile 28 derece, 59 derece, 24 derece ve 27 - 59 - 24 doğu boylamları arasında yer alır. Ege Denizinin 55 km doğusunda olup denizden yüksekliği 78 metredir. Yüzölçümü ise 530 km.dir. Turgutlu baştan başa ovalıktır. Kuzeyde Gediz Nehri, güneyde Irlamaz Çayı, batıda Nif Çayı ve doğuda Karacalı Çayı bulunmaktadır. 
Ayrıca Ahmetli Deresi, Akçapınar Deresi, Karacalı Deresi ve Irlamaz Deresi gibi küçük çaylar da mevcuttur. İlçemiz Gediz Vadisi üzerinde kurulmuştur. Gediz Nehri Ilçeyi doğudan batıya doğru katetmektedir. Etrafında verimli tarım alanları vardır.
Turgutlu yöresinin Eskiçağı hakkındaki bilgiler oldukça azdır. Turgutlu civarındaki mevcut höyüklerde henüz arkeolojik kazılar yapılmamıştır. Buna rağmen yörede yapılan yüzey araştırmalarındaki buluntular, bölgenin tarihini M.Ö. 5. ve 4. bin yıllarına kadar çıkarmaktadır.
 Yörenin M.Ö. 5 binli yıllarda iskan gördüğü, M.Ö. 3 binli yıllarda da yerleşme sayısının oldukça fazla olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalarda bazı höyükler tespit edilmiştir. Örneğin Urganlı'nın kuzeyinde, Gediz Irmağı kenarında görkemli bir konuma sahip Asartepe'nin M.Ö. 2 binli yıllarda önemli bir merkez olduğu belirlenmiştir. Stratejik önemi nedeniyle höyük, Geç Bizans döneminde bir kale ile tahkim edilmiştir.
 Manisa ve Turgutlu'nun bulunduğu bölge ile ilgili ilk kesin bilgiler (M.Ö. 1200-680 yılları arasında) Trako Frigleri ve Ludu Prensleri devriyle başlamaktadır. Daha sonra Lidya Krallığı devri (M.Ö. 680-546) gelmektedir. Bu devirle ilgili olarak, Devletin başkenti Sart olduğundan çevremizde pek çok tarihi kalıntı ve bilgi bulunmaktır. M.Ö. 546-334 yıllarında yöremiz bütün Anadolu ile birlikte Perslerin egemenliğine girdi.
Turgutlu Orta Park
 İskender'in Persleri yenmesi ile (M.Ö. 334-282 yılları arasında) yöre Grek hakimiyetine girmiş oldu. M.Ö.129 ile M.S.395 yılları arasında ise yöre Roma hakimiyetinde kaldı. 395 yılında başlayan Bizans hakimiyeti sırasında bölgemiz Müslüman Arap akınlarına maruz kaldı. Emevi Halifesi 1.Muaviye döneminde (661-668) İstanbul üzerine sefer düzenleyen Araplar Manisa'dan geçtiler. Emevi Halifesi 1.Velid döneminde de (705-715) tekrar Araplar tarafından istila edildi. 
Turgutlu'nun da içinde bulunduğu Manisa ve yöresinin Türklerin egemenliğine girişi 14.yüzyılın başlarıdır. 1313 yılında Saruhanoğulları tarafından bu bölge ele geçirilmiştir. 1390 yılında ise Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Ancak Ankara Savaşından sonra Anadolu'da birliğin bozulması nedeniyle beylikler tekrar kurulmuştur. 1410 yılında bölge tekrar Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Turgutlu 16.yüzyılın başlarında Manisa'dan sonra bölgenin en büyük iskan birimi olmuştur.
 Turgutlu hakkında ilk detaylı bilgilere, 16.yüzyılın otuzlu yıllarına ait Tahrir defterinde rastlanmaktadır. Bu defterdeki bilgilere göre, Turgutlu bir köy olarak, 1530'lu yıllarda 120 haneye yaklaşan yerleşik ve 100 hane kadar da yörük olarak kayıtlı nüfusa sahipti. Toplam nüfus 1200'e ulaşıyordu ki bu rakam o günkü ölçüler içinde oldukça büyüktü. O tarihlerde Manisa'nın 7000, İzmir'in ise 11000 civarında nüfusu vardı.1575 tarihli tahrir kayıtlarına göre Turgutlu'nun daha da büyüdüğü görülür.
 Menteşe (Menteşoğlu) ve Yeni Mescit adlı iki mahallesi vardır. Nüfus yaklaşık iki katına çıkmıştır ve yörük yerleşme karakterinden çıkıp kasaba hüvviyeti kazandığı görülmektedir. O dönemlerde halkın büyük bir kısmı çiftçilik ile uğraşıyordu. Buğday, arpa ve pamuk önde gelen ürünlerdi. 1610 tarihinde alınan bir karar Turgutlu için bir dönüm noktası oldu. Bu tarihte Turgutlu'da pazar kurma kararı alındı.
 Bu da Turgutlu'nun bir "Kasaba" haline gelişinin ve bunun resmiyete geçişinin başlangıcı oldu. 1660 tarihli bir defterde nahiye olarak adı geçen Turgutlu bu sıralarda 1175 haneye sahipti. Bu da yaklaşık 5.000-6.000 kişilik bir nüfus demekti. Mahalle sayısı da sekize yükselmişti. Gün geçtikçe gelişen ve 1830 yılında kaza haline gelen Turgutlu bu tarihe kadar Manisa'nın baş nahiyesi durumundaydı. 1878 Aydın vilayeti salnamesine göre Turgutlu'da o tarihte erkek nüfusu 9.959 ve hane sayısı 4.867'dir. Ayni tarihlerde 2 nahiyesi ve 33 köyü bulunmaktadır. 
1888 salnamesine göre İlçede bir Rüştiye (Ortaokul) vardır ve öğrenci sayısı 78'dir. 20.yüzyıl başlarında Ali Cevat Kasabayı şöyle özetler: “2 nahiyesi, 48 köyü vardır. Kazanın toplam nüfusu 25.459'dur. Bunun 22.000'i Müslüman, geri kalanı Hıristiyan ve Musevi'dir. Kazada 52 mescit, 8 camii, 4 dergah, 46 okul, 2 kilise, 225 ahır, 255 samanlık, 8 kiremithane, 25 çeşme, 5.807 ev, 1105 dükkan, 92 mağaza, 72 kahvehane, 12 han, 48 fırın, 246 oda, 10 lokanta, 4 pamuk fabrikası, 2 hükümet konağı, 1 kışla, 1 cezaevi, 1 postane, 1 telgrafhane vardır.”
KURTULUŞ SAVAŞI VE TURGUTLU : Turgutlu 29 Mayıs 1919 tarihinden 7 Eylül 1922 tarihine kadar Yunan işgali altında kalmıştır. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşından yenik olarak çıkmasından sonra imzalanan Sevr Anlaşması ile ülkeyi paylaşan batılı devletler Yunanlıların da Ege'yi işgal etmelerini kabul etmişlerdi. Buna dayanarak Yunan ordusu 15 Mayıs 1919'da İzmir'i, 29 Mayıs 1919'da da Turgutlu'yu işgal etmiştir
. Kasabanın savunulması amacıyla kurulmuş olan Turgutlu Müdafaa-i Osmaniye Cemiyeti ve onun milis kuvvetleri işgale direndiyse de başarılı olamamış ve daha geri hatlara çekilerek mücadelesini oradan sürdürmek zorunda kalmıştır. İlçeyi işgal eden Yunanlılar tüm resmi binalara Yunan bayrağı çekmişler ve şehrin giriş-çıkışlarını denetim altına almışlardır. 
Yunan askerleri yerli Rumların da ihbar ve kışkırtmalarıyla kasabanın Müslüman halkına karşı büyük bir baskı ve tedhiş uygulamaya başlamışlardır. İşgalden kurtuluşa kadar geçen sürede, işgal altındaki pek çok yerdeki Türkler gibi Turgutlu halkı da pek çok acıya, işkenceye hatta katliama maruz kalmıştır. 30 Ağustosta kazanılan büyük zaferin ardından Yunan ordusunun Türkiye'yi terk etmeye başlamasıyla ülkede bayram havası esmiştir.
 Ama bu sefer de Yunanlılar şehirleri yakıp-yıkarak çekilmeye başlamışlardır. Turgutlu yangını 4 Eylül 1922 Pazartesi günü başlamış ve iki gün boyunca sürmüştür. İleri cephelerden batıya dönen Yunan askerlerinin de katılmasıyla olaylar çığırından çıkmıştır. Evleri tek tek ateşe verip insanları öldürmüşler, değerli eşyaları talan etmişlerdir. 
TURGUTLUSPOR
TURGUTLU SPOR LOGO
Bu yangınlar 6 Eylül 1922 Çarşamba akşamına kadar sürmüş şehir adeta bir kül yığını haline gelmiştir. Halide Edip'in ifadesiyle "bir yanmış ceset" haline dönüşmüştür. Onca acıya rağmen Turgutlu'lu bir kadın, Tahkik-i Mezalim Heyeti üyesi olarak buraya gelen Falih Rıfkı ATAY'a "Bu halimize de şükür, vatan kurtuldu ya" demiştir. Tahkik-i Mezalim Heyetinin yaptığı tespitlere göre 6328 evden 201 ev sağlam kalmıştır. 
10.000 civarında da insan katledilmiştir. Bu yangında pek çok tarihi binanın yanısıra, içinde birçok yazma eserin bulunduğu Paşa Camii Kütüphanesi de yanmıştır.
CUMHURIYET SONRASI TURGUTLU : Yunan işgalinden sonra harabeye dönen Turgutlu, 1925-1926 yıllarında dönemin son mimari teknikleri kullanılarak tekrar inşaa edilmeye başlanmıştır. Bu yıllarda Turgutlu'nun Ahmetli ve Dağmarmara adlı 2 nahiyesi ve 44 köyü vardı. 1926-1927 yıllarında köy sayısı 43'e, 1927-1928 yıllarında ise 38'e düşmüştür.
 İlçe nüfusu ise 1925-1926'da toplam 40.729'dur. Bu yıllarda Turgutlu merkez ve köylerde toplam 16 ilkokul vardı ve okur-yazarlık oranı Türkiye ortalamasının üzerinde idi. Yine aynı dönemde sağlık hizmetleri de ileri seviyedeydi. 10 yataklı bir revir bulunmaktayken 15 yataklı Belediye Hastanesi yapılmıştır. Ayrıca Urganlı Kaplıcaları da şifa amaçlı kullanılmaktaydı.
 Ekonomik açıdan da dönemin en belirgin özelliği ürün çeşitliliği ve pazara açılmanın ülkenin başka yerlerine göre daha erken başlamasıdır. Turgutlu'nun bilhassa bağları, tütünü ve pamuğu çok meşhurdu. 1925-1926 yıllarında İlçede 8.000 dönüm bağ mevcut olup yıllık ortalama 3.500.000 okka çekirdeksiz kuru üzüm alınmaktaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında tarıma ek olarak hayvancılık da yapılmaktaydı. 
Yıllık ortalama 2.800.000 kg. süt, 12.000 kg. yün ve 4.000 kg. keçi kılı alınmaktaydı. Yine bu dönemde tarıma ve doğal kaynaklara bağlı olarak kurulan fabrikalar, dönemin en modern ve üretken fabrikalarıydı.
EVLIYA ÇELEBI SEYAHATNAMESİNDE TURGUTLU : 1611 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Evliya Çelebi elli yıla yakın bir zaman gezmiştir ve izlenimlerini 10 ciltlik "Seyahatname" adli eserinde toplamıştır. Bu eserin 9.cildinde "Evsaf-i şehr-i azim-i Durkutlu" başlığı altında Turgutlu anlatılmaktadır. Yayla Köyünü, bağ ve bahçeli ve "ab-ı hayatlı", camili ve hamamlı bir köy olarak tanıtan Seyyah, Temmuz ayında Turgutlu halkının bu köye yaylağa çıktıklarını belirtmektedir.
 Daha sonra yarim saatlik bir yürüyüşle batıya doğru gidildiğinde Turgutlu'ya ulaşıldığını kaydederek Turgutlu için "şehr-i azim" ifadesini kullanmıştır. Turgutlu, Evliya Çelebi'nin ziyaret ettiği dönemde gelişmekte olan bir şehir görünümü arzetmekteydi. Bunu bir takım vergilerden muaf tutulmuş olmasına bağlayan seyyah, şehrin dört tarafından bakıldığında çınar, kavak, salkım söğüt ve diğer ağaçlarla donanmış olduğundan şehrin görünmediğini ve bu sebeple de iki tarafı ağaçlı yol haline geldiğini belirtmektedir.
 Ayrıca bu gezi yaz aylarına denk geldiği için "ab-i havası gayet isicak" demiştir. Evliya Çelebi şehrin halkının huzur ve sükun içinde yaşadığını ifade etmiştir. Turgutlu'nun Acemi Ocağına çocuk verdiğini kaydeden Evliya Çelebi, bu görevi yapacak olan Yeniçeri Ocağının üst rütbeli subaylarından biri olan "Kethudayeri"nin de Turgutlu'da bulunduğunu belirtmektedir. 
Halkın giyimini anlatırken kullandığı tariften de anlaşılıyor ki, bölge halkı sanki günlük hayatında da askeri bir kıyafet giymektedir. Gençlerin levent kıyafeti giydiklerini, kadın ve erkeklerin kıyafetlerinin de baştan başa çuha renkli ferace olduğunu belirtmektedir. Evliya Çelebi'nin şehirde 300 dükkan bulunduğunu kaydetmesinden, halkın önemli bir bölümünün ticaretle meşgul olduğu anlaşılıyor.
TURGUTLU SPOR
 Tahıl pazarında da söz eden Çelebi Turgutlu'da 3 hamam ve 11 han bulunduğunu kaydetmektedir. Hamamların isimlerini belirtmemekle birlikte bunların Gavur Hamamı, Küçük ve Büyük Hamam oldukları tahmin edilmektedir. 11 handan ise sadece üçünün adi geçmektedir. Bunlar Semerciler Hani, Voyvoda Hani ve Yeniçeri Hanidir. Acemi Ocağına devşirilen çocukların bu handa toplandıkları tahmin edilmektedir. 
Evliya Çelebi kahvehanelerden de söz etmekte ve "...yedi şahane kahvehanesi var..." demektedir. Buraların halk müziğinin uygulama alanı olduğunu, gerek okuyucu gerekse sazende olarak musiki icra ettikleri yerler olduğunu, ayrıca meddahların da buralarda gösteri yaptıklarını belirtmektedir. Evliya Çelebi Turgutlu ile ilgili bilgilerin son kısmında üzümden bahsetmekle üzümün ta o zamanlardan Turgutlu'nun sembolü olduğunu anlatmaktadır. 
Evliya Çelebi Turgutlu'nun dini hayati ile ilgili fazla bilgi vermemekle birlikte, kilise ve havradan söz etmemesinden ve müftü ile nakibin varlığından söz etmesinden halkın çoğunluğunun müslüman olduğunu anlıyoruz.
Turgutlu’da Demiryolu, Kasabanın kaderini değiştirmiştir. Batıya açılış kapısı olmuş, ilk modernleşme akımını başlatmıştır. Kasaba 10 Ocak 1866 yılından beri dünyayla bütünleşmiştir. Modern Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği ile ulaşmak istediği noktaya Kasaba şu güne göre 5 nesil önce başarmıştır. Oğlumuzun, dedesinin, dedesi ilk trene binmiş ve İzmir’e 138 yıl önce gitmiştir. Tren hareket demekti, modernitenin ta kendisiydi, çağdaşlığın nedeniydi.. Durağan topluma ve kasaba yaşantısına heyecan katmış, yaşantıyı ve yaşam tarzında köklü değişimlere yol açmış, zaman ve mekan kavramlarını yeniden tanımlattırmıştır. Şu anda Kasaba sakinlerine özellik arz etmeyen 1,5 asırlık olay aslında kaderimizi değiştirmiş, önemli bir tarihi realitedir.
1838 ve sonrasında imzalanan ticaret anlaşmaları, Osmanlı pazarlarının ve hammaddelerinin Avrupa ticaret ve sanayisinin çıkarları doğrultusunda dış ticarete açılması için gerekli ortamı sağlamıştı. 1866 yılında yabancılara toprak satın alma hakkını veren yasanın çıkartılması sonucunda İngilizler 1878 yılında İzmir yakınında tarıma uygun tüm toprakları ele geçirmişlerdi. Osmanlı devletinde imtiyaz sahibi olan şirketlerin yönetiminde söz sahibi olan bir çok kişide Fransızdı. Fransızlarda Düyun-u Umumiye’de de önemli görevler almışlardı. Düyun-u Umumiye’nin Fransız sermayedarları için sağladığı en önemli çıkar, bir İngiliz şirketine ait olan İzmir Kasaba ( Turgutlu ) hattının bu şirketten alınıp bir Fransız şirketine satılmasını sağlamak olmuştu.
Sekiz sarraf tarafından kurulmuş olan Şirket’in merkezi Londra’da idi.Şirket kurucularından biri, demiryolu işletmeciliğinin ilklerden biri olan Mr. Edward Price ( Nil’de köprü yapımından, Marsilyada tünel yapımı gibi tecrübeye sahiptir) idi. Bu şirketi inşat mühendisi olan M.O.Redem temsil ediyordu. 4 Temmuz 1863 yılında Şirkete verilen ilk imtiyaz ki bu imtiyaz Mr. Price tarafından Şirkete devredilmişti, İzmir – Kasaba arası olan 93 1/4 km.lik kısmını kapsıyordu. Yapıma 1864 yılında başlandı ve finansal sıkıntılarla birlikte 1866 yılında tamamlandı. 1866 yılında borsanın çökmesiyle iş hisse senedi satılarak değil borçlanılarak gerçekleştirilebildi. Bu yetkinin süresi 99 yıl ve sermayesi 800.000 sterlin veya 20 milyon franktı. Bu sermayeye yıllık net % 5 faiz Osmanlı Hükümeti tarafından garanti edilmişti. Anlaşmaya göre Şirket net gelirinin yarısını masraf olarak çıkaracak, kalan miktar 2.310.000 franktan az olursa bu fark Hazinece karşılanacaktı. Ayrıca, Osmanlı Devleti istediği zaman karşılığını ödemek şartıyla şirketi alabileceği de belirtilmişti. Yolcu ve eşya nakli için düzenlenecek tarife hükümet ile şirket arasında belirlenecekti.10 Ocak 1866 tarihinde İzmir – Kasaba arası yani Aydın Demiryolundan birkaç ay önce işletmeye açılmıştır.
Hükümet daha sonra demiryolunu İngiliz Şirketinden geri satın almış ve tekrar Mösyö Nakelmakirs’le bir anlaşma imzalayarak haklarını devretmiştir.. 17 Şubat 1893 yılında imzalanan bu anlaşma ile bu döneme kadar yapılan hatlar ve işletilmesi de 99 yıl süre ile bu kişiye devredilmişti. Nakelmakirs, yetkilerini 12 Temmuz 1893 te yeni kurulan bir Fransız – Societe Ottomane du Chemin de fer de Smyrne – Cassaba et Prolongements ( SCP) –şirketine – 16 Temmuz 1893 te 16 milyon frank sermaye ile kurulan - devretmiştir. Daha sonra bu şirket Türkiye Cumhuriyeti tarafından satın alınmıştır. 1 Haziran 1934 tarihinde ( 2487 Sayılı Kanunla )162.468.000 Milyon Fransız Frangı karşılığı Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İdaresine geçmiş ve bugün halen aynı hatlar kullanılmaktadır.





































































Celal Bayar Üniversitesi Turgutlu Meslek Yüksek Okulu : 30.03.1994 yılında kurulan Turgutlu Meslek Yüksek Okulu 1994-1995 öğretim yılında Seramik ve İnşaat Programları ile faaliyete geçmiştir. 1997-1998 öğretim yılında Kaynak Teknolojisi Programı açılmış, 1999-2000 öğretim yılında ise Seramik ve İnşaat Programlarında ikinci öğretime başlanmıştır. 2002-2003 öğretim yılında METEB projesi kapsamında, Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama, Endüstriyel Elektronik, Elektrik, Makine, El Sanatları, Tekstil ve Mobilya Dekorasyon olmak üzere yeni ikinci öğretim programları açılmıştır. Açıldığı günden itibaren Turgutlu Küçük Sanayi Sitesinde, Sanayi Kooperatifine ait binada faaliyetine devam eden Turgutlu Meslek Yüksek Okulu, 2004 yılının ocak ayında, Turgutlu Belediyesi tarafından kazandırılan Albayrak Mahallesindeki 6.000 m2'lik yeni binasına taşınmıştır. Bu bina Bilgisayar ve Elektronik laboratuarları, derslikler, yemek hane, kantin ve idari kısımdan oluşan bir yapıyla öğrenci ve öğretim üyelerine hizmet vermektedir. Yüksekokulun bünyesinde bulunan programlarla, ülkenin bu alandaki ara eleman ihtiyaçlarının karşılanması hedeflenmektedir.

Halil Kale Fen Lisesi : İlçe bazında ilk Fen Lisesi olma özelliği taşıyan Turgutlu Halil Kale Fen Lisesi grubunun 26. halkası olarak Turgutlulu hayırsever Halil Kale tarafından yaptırılıp Milli Eğitime bağışlanmış, 1996-97 eğitim-öğretim yılında hizmete açılmıştır. Birçok okulda bulunmayan fiziksel imkanlarla donatılmış yeterli fizik, kimya ve biyoloji laboratuarları bulunmaktadır. Ayrıca 2 basketbol, 2 voleybol sahası öğrencilerin ders dışı zamanlarını geçirebilecekleri uygun ortamı sağlamaktadır. Turgutlu Halil Kale Fen Lisesi 4 yıl gibi kısa bir geçmişe sahip olmasına rağmen önemli başarılara imza atmıştır. ÖSS'da gösterdiği başarılar ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Okul mezunları Türkiye 39.'su, 41.'si ve 65.'si gibi dereceler elde etmiş, ÖSS'de % 100'e varan başarılarla Türkiye'nin en iyi üniversitelerine yerleşmişlerdir.